sokakların sesi olmak için...
sokakların sesi olmak için...
EFKAN BOLAÇ
Avukat
16 Aralık 2012
cinayeti kör bir kayıkçı gördü
- Attila İlhan
ben gördüm kulaklarım gördü
Bazen o kadar bariz bir ölüm olur ki fark edemeyiz. Aslında herkes bu ölümün doğal olmadığını bilmektedir, ancak herkes “takdiri ilahi” der, “ecel” der, “vade” der, araştırmaz sebebini. Size intihar denilen bir cinayetin güncesini aktaracağım. Sonuna geldiğimizde bunun bir intihar mı yoksa cinayet mi olduğuna siz karar verin. Emre Tanık aynı zamanda Amerikan vatandaşı olan genç bir insandır. 1992 doğumlu Emre 2004’te Amerika’ya ailesiyle yerleşmiştir. Emre’nin babası paranoid şizofren tanısıyla tedavi görmektedir. Emre 15-16 yaşlarında babasının hastalığının da etkisiyle kendi vücuduna jiletle kesiler atmaya başlamış ve bu konuda yardım almıştır.
Emre, Amerika’da da orduya katılmak için başvurmuş, ancak dikkat bozukluğu sebebiyle askere kabul edilmemiştir. 2012’de askerlikten tecilli olan Emre tecilini bozdurarak askerlik görevini yapmak üzere Türkiye’ye gelir. Manisa’da gerekli tetkikleri yaptıran Emre, askerliğe elverişli raporu sonrasında Manisa Kırkağaç’ta acemi birliğine teslim olur. Acemi birliğinde yazdığı özgeçmişinde babasının şizofren tedavisi gördüğünü ve kendisinin de “Risperdal” ve “Mondial” adlı ilaçları kullandığını beyan eden Emre, ama buna rağmen askerliğe elverişli olarak değerlendirilir ve elverişli raporunun altına RDM ( rehberlik danışma merkezi) takipli olduğu notu düşülür. RDM takipli askerler, psikolojik sorunlu askerler olup bu askerlere silah verilmemesi gerektiği anlamına gelmektedir.
Acemi birliği sürecinde Emre, 14 Eylül’de İzmir Askeri Hastanesine anti sosyal kişilik tanısıyla sevk edilir. Burada da askerliğe elverişli olduğu söylenir, ancak komando olamaz, denir. Emre’nin rahatsızlığı boyutlanınca bu kez de 4 Ekim tarihinde Manisa Askeri Hastanesine sevk edilir. Uzman Tabip Binbaşı tarafından yapılan muayenesinde aktivite ve dikkat bozukluğu tanısı konu ve kendisine kırmızı reçete düzenlenerek “Risperdal” ve “Mondial” adlı ilaçlar verilir. Ancak 1 ay sonra tekrar kontrol edilmesi gerektiği belirtilir.
Acemi birliğinden dağıtım iznine çıkan Emre iyice içine kapanarak evden çıkmaz hale gelir. Annesi kendisini doktora götürmek ister, ancak Emre kabul etmez. Dağıtım izni biter. Andırın’da usta birliğine teslim olması gereken Emre birliğine gitmez ve bu süreyi de yine evde kendini kapatarak geçirir. Anne Refiye Tanık, Emre’nin ceza almaması için dağıtım izninin bittiği gün olan 29 Ekim günü Manisa Askeri Hastanesine gider ve başhekimle görüşür. Refiye hanım durumu başhekime anlatır ve Emre’nin intihar edebileceğini ve hatta başkalarına da zarar verme ihtimalinin olduğunu söyleyerek doktordan kendisine yardım etmesini ister. Başhekim, Refiye hanıma Emre’nin usta birliğine teslim olması gerektiğini ve ancak oradan sevkinin yapılabileceğini, bu durumda kendisinin yardımcı olamayacağını söyler.
8 Kasım’da biraz daha iyileşen Emre’yi annesi, Andırın Jandarma Komutanlığı’na teslim eder. Ancak içi rahat etmeyen Refiye hanım İl Jandarma Alay Komutanlığı’na giderek Emre’nin durumunu bir kez daha iletmek zorunluluğu hisseder. Birliğine teslim olan Emre ertesi gün Andırın Sağlık Ocağına sevk edilir. Sağlık ocağında görevli doktor Emre’nin Adana askeri hastanesine sevk edilmesini ister. İlçe Jandarma Komutanı bu sevk istemini de ekleyerek durumu İl Jandarma Komutanlığına bildirir. Ancak akibetini bilmediğimiz bir şekilde bu sevk gerçekleşmez.
Emre ilaçlarının bittiğini ve bu durumun kendisine rahatsızlık verdiğini söyler, ama dikkate alınmaz. Emre karakolda her gün olanları not etmeye ve devamlı bir şeyler yazmaya başlar, ama kimse ne yazdığını bilmemektedir. 20 Kasım’da Emre Karakol Komutanlığı tarafından tekrar Andırın Sağlık Ocağına sevk edilir. Andırın Sağlık Ocağı durumuna binaen Emre’nin Kahramanmaraş Devlet Hastanesine sevkinin uygun olduğunu belirtir ve Emre, 23 Kasım’da Kahramanmaraş Devlet Hastanesine sevk edilir. Yapılan muayenesinde Adana Askeri Hastanesine sevk edilmesi gerektiği tekrar beyan edilir. Muayene esnasında Emre doktora intihar edeceğini söyler, ama ciddiye alınmaz. Doktordan kullanmakta olduğu ilaçların kendisine yazılmasını ister, ama bu ilaçlar da doktor tarafından yazılmayarak muayenesi bitirilir. Emre akşam Andırın’a dönemez, o geceyi Maraş’ta geçirir. Ailesi kendisi ile görüntülü olarak konuştuğunda yüzünde morluklar ve tırnak izleri görünce merak eder. Emre, kendine üç kişinin saldırdığını, durumun tutanak altına alındığını söyler ve saldıranlar hakkında cezai işlem yapıldığını söyler. O akşam arkadaşı ile de görüşen Emre darp olayını ona da anlatır. 24 Kasım’da karakola teslim olan Emre kız kardeşini arar ve iki hafta hava değişimi alacağını söyleyerek yakında Manisa’da olacağının müjdesini verir. Bu konuşma sırasında Emre, kardeşine Cumartesi akşamı nöbet tutacağını ve pazar günü tekrar arayacağını söyler ama görüşemezler. Bu Emre’nin ailesi ile yaptığı son görüşme olur. 26 kasım 2012’de RDM takipli er Emre tanık 22:00-00:00 nöbeti tutmak üzere tek başına üzerinde 80 merminin olduğu dolu G3 tüfekle nöbet yerine gönderilir.
23:55 civarında Emre’nin nöbet tuttuğu yerden silah sesi gelir; Emre artık yaşamamaktadır. Olay yeri tutanağında şarjörde 17 mermi vardır. Bir mermi namlu ağzında olduğu tespiti yapılır. Ancak olay yerinde iki deforme çekirdek vardır ve tanıklar tek el silah sesi duyduklarını söyler. Emre’nin özel eşyaları ile ilgili tutanak tutulur ve intihar notu dışında bir şey bulunamaz. Oysa arkadaşları Emre’nin devamlı bir şeyler not aldığını beyan etmişlerdir. Yine Emre’yi darp edip yaralanmasına sebep olanlarla ilgili de herhangi bir tutanak veya işleme ulaşılamamıştır. Size anlattığım olay bir hikaye değil gencecik bir insanı ölüme götüren hatalar silsilesinin tanımlanmasıdır. Bu olayın hemen ardından 8 Aralık’ta çıkan haberlere bakılırsa durum ciddiye alınmış ve RDM takipli 52.888 asker tedavileri için psikiyatri servislerine sevk edilmişlerdir.
Emre’nin intihar edebileceği ve bunun için uygun koşulların olduğu ya da yaratıldığı ya da engellenmediği açık bir şekilde ortadadır. Dosya askeri savcılıkta soruşturma safhasında olup geçmiş örneklere bakarsak herhangi bir davanın açılmayacağını söyleyebiliriz. Olayları kronolojik olarak anlattım ve yorumu size bırakıyorum.
Sizce bu bir intihar mı?
Bu yazının yayınlandığı diğer adresler: